Düşük doğum oranıyla karşı karşıya kalan Kolombiya'da uzmanlar, özellikle anneliğin ertelenmesi nedeniyle yumurta saklamanın arttığını söylüyor.
Kolombiya, eşi benzeri görülmemiş bir demografik dönüşüm geçiriyor. Kadın başına sadece 1,1 çocuk doğurganlık oranıyla (tarihinin en düşük seviyesi) ülke, yalnızca aile modellerini yeniden tanımlamakla kalmayıp aynı zamanda derin sosyal ve ekonomik sonuçlar da doğuran bir olguyla karşı karşıya. DANE'nin (Kolombiya Ulusal İdari İstatistik Dairesi) verilerine göre, doğumlar son on yılda %14'ten fazla azaldı; bu, yaşlanan nüfuslarıyla bilinen Japonya veya Güney Kore gibi ülkelerdekinden daha hızlı bir düşüş.

Doğum oranlarında %14'lük bir azalmayla Kolombiya demografik bir değişimle karşı karşıya. Fotoğraf: iStock
Uzmanlar, bu eğilimin arkasındaki belirleyici faktörlerden birinin, akademik ve profesyonel gelişimlerine öncelik veren, anne olmayı erteleyen veya çocuk sahibi olmamaya karar veren birçok kadının yaşam planlarındaki değişim olduğu konusunda hemfikir. İnsan Doğurganlığı Enstitüsü-Inser'de jinekolog ve üreme uzmanı olan Dr. Juan Luis Giraldo Moreno, "Kısırlığın bir hastalık olarak arttığı söylenemez," diye açıklıyor, "ama asıl mesele, kadınların doğurganlığın doğal olarak azaldığı yaşlarda çocuk sahibi olmaya çalışması."
İstatistikler bunu doğruluyor: Kısırlık olasılığı 20-25 yaş arasında yüzde 5, 35-39 yaş arasında yüzde 35 ve 40 yaşından sonra yüzde 50'ye ulaşıyor. Doğurganlık çağındaki bu değişim, doğurganlık oranında sürekli bir düşüşe yol açtı. Giraldo, "Üreme ve doğurganlık alanında, her yıl yüzde 10 ila 15 arasında düşüş gösteren çarpıcı bir olguyla karşı karşıyayız" diye uyarıyor.
Kültürel değişim, gelecekte anne olmayı planlamak isteyen genç kadınlar arasında giderek yaygınlaşan yumurta dondurma uygulamasının artışına da yansıyor. Inser'in kurucu ortağı ve tıbbi direktörü Dr. Fidel Cano Franco, "Kadınların güçlenmesi, ne zaman ve nasıl anne olacaklarına karar verme özgürlüğünü de içeriyor," diyor.

Ülkede kadın başına düşen doğum oranı yalnızca 1,1 çocuk olup, bu rakam Japonya veya Güney Kore'den bile düşüktür. Fotoğraf: iStock
Otuz yılı aşkın deneyimiyle Inser grubu, bu sosyal ve tıbbi dönüşüme tanıklık etti. Kliniklerinde, doğurganlığın korunmasına yönelik konsültasyonlar giderek artarak, özerkliğe ve planlamaya dayalı yeni bir annelik anlayışını yansıtıyor. Cano, "Bir doğurganlık merkezi olarak rolümüz sadece kısırlığı tedavi etmek değil, aynı zamanda yaşam kararlarını da desteklemektir," diye ekliyor.
Bilimsel gelişmeler üreme olanaklarını genişletti. Inser verilerine göre, 35 yaşın altındaki kadınlarda her tüp bebek denemesinin başarı oranı yaklaşık %45'tir. Ancak 40 yaş üstü kadınlarda, kendi yumurtaları kullanıldığında bu oran %10-15'e düşmektedir. Bu nedenle, giderek daha fazla kadın üreme potansiyellerini korumak için genç yaşta yumurtalarını dondurmayı tercih etmektedir.

Uzmanlara göre doğurganlık hizmetlerine olan talep artıyor. Fotoğraf: iStock
Bu eğilimin bölgesel bir boyutu da var. Örneğin Antioquia'da son on yılda doğum oranlarındaki azalma, ulusal ortalamayla aynı oranda, %14,4 oldu. Inser'in kurucu ortağı ve insan üremesi uzmanı Dr. Natalia Posada için bu olgu bir krizden ziyade bir fırsatı temsil ediyor. "Kadınlar ilk kez çocuk sahibi olma kararını vermek için tıbbi, eğitimsel ve duygusal araçlara sahip. Bu, anne olma isteğinin azalması anlamına gelmiyor, aksine bunu bilinçli bir şekilde yapma özgürlüğünün artması anlamına geliyor," diye savunuyor.
Ancak demografik sonuçlar ortada. Uzmanlar, bu eğilim devam ederse, önümüzdeki 15 yıl içinde yaşlı yetişkin sayısının 15 yaş altı çocuk sayısını geçebileceği, bunun da ülkenin nüfus yapısını değiştirebileceği ve sağlık, istihdam ve emeklilik sisteminin sürdürülebilirliği açısından yeni zorluklar ortaya çıkarabileceği konusunda uyarıyor.
Bu senaryo göz önüne alındığında, Inser müdahalenin bilim ve insan desteğini bir araya getirmesi gerektiğini vurguluyor. Dr. Cano, "Giderek daha fazla kadın doğurganlıklarını koruyor veya yaşam hedefleriyle uyumlu, sorumlu bir annelik planı yapmak için yardımcı üreme tedavilerine yöneliyor. Inser olarak, bilimin insani bir yaklaşımla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz," diye ekliyor.
Çevre ve Sağlık Gazetecisi
eltiempo


