Faruk Bildirici: Saygı Öztürk özür dilemek yerine 'Alo, ben Yeşil' diyenler yine çıkar' başlıklı yeni bir yazı kaleme aldı

‘Saygı Öztürk’ün telefonu çaldı. Sohbet bu cümleyle başladı: Alo ben Yeşil’ haberi, 11 Aralık’ta Sözcü gazetesinin manşetindeydi.
‘Yeşil’ olarak tanınan Mahmut Yıldırım, 1990’larda adam kaçırma ve cinayetlerde tetikçilik yapmış bir JİTEM (Jandarma İstihbarat) elemanıydı. 30 yıla yakın bir süredir ortalarda gözükmüyor, kendisinden haber alınamıyordu.
Öldü diye bilindiği için de Saygı Öztürk’ün yazısı dikkat çekiciydi. Saygı Öztürk, Yeşil’in kendisini gazetenin santralından aradığını, sohbet ettiklerini anlatıyor, yazısını “Yeşil yaşadığını birilerine duyurmak mı istedi anlamadım” diye noktalıyordu. Doğal olarak, bu yazı medyada geniş ilgi gördü; Yeşil’in hayatta olduğu yönünde başka yazı ve yorumlar da yayımlandı.
İçişleri Bakanlığı, Saygı Öztürk’ü arayan kişinin peşine düştü ve ‘Yeşil’ olmadığını, ‘adam öldürme ve mala zarar vermekten’ hükümlü olarak Gaziantep Açık Cezaevi’nde tutulan C.A. isimli bir hükümlü olduğunu saptadı, bunu da açıkladı.
Velhasıl, C.A. adlı hükümlü “Ben Yeşil’im” diyerek Saygı Öztürk’ü kandırmıştı! Yanlışı ortaya çıkan Saygı Öztürk ise özür dilemek yerine “Alo, ben Yeşil’ diyenler yine çıkar” başlıklı yeni bir yazı kaleme alarak, ilk yazısının yararlı olduğunu savundu:
“Haberimizle kimseyi yanıltmadık, kimseye beni arayanın gerçekten ‘Yeşil’ olduğunu söylemedik. Sadece ‘Yeşil’ olduğunu söyleyen kişi olduğunu belirttim. En azından telefonu edenin kim olduğunu öğrendik, benzer olayların yaşanmaması için uyarıda bulunduk.”
Bu savunma doğruyu yansıtmıyor; Saygı Öztürk o yazısında hem “Yeşil’ olduğunu söyleyen kişi” diye yazmıştı; hem de “Yeşil şunları söyledi”, “Yeşil şöyle devam etti”, “Yeşil’e Türkiye’ye gelip gelmeyeceğini sordum” gibi ifadeler kullanmıştı. Böylece kendisini arayanın gerçekten Yeşil olduğu izlenimi vermişti. Açıkça okurları ve kamuoyunu yanıltmıştı.
Asıl sorun Saygı Öztürk’ün araştırmadan yazmış olması. Böyle bir telefon geldiğinde yazacak kadar ciddiye aldıysa arayanın kim olduğunu araştırmalı, emin olduktan sonra yazmalıydı. Kaldı ki, kendisi de ‘günümüzde nereden telefon edildiğinin belirlenmesinin çok kolay olduğuna’ inanıyor. Bu kadar kolay bir işi yapmayıp, telefonla arayanı gerçek gibi yazıp, sonra da İçişleri Bakanlığı’nın bu konunun üzerine gitmesinin yararından bahsetmek çelişkili bir yaklaşım.
Sözcü de gazete olarak tutarlı davranmadı. Sanki ortada bir gazetecilik hatası yokmuş gibi “İçişleri Bakanlığı Yeşil’in izini sürdü” haberi yaptı. İki gün sonra da “Yeşil resmi kayıtlara göre hâlâ yaşıyor” haberi yayımlayarak, Saygı Öztürk’ün ilk yazısının izinden gitmeye çalıştı.
Açıkça hatalı olduğunu kabul etmek yerine hem sorun yokmuş gibi davranmak hem de bir yandan haberin doğruluğunu ima eden haber yapmak tutarlı olmadığı kadar yanıltıcıydı..
Diken




