Yurttaşlara vergili, yabancılara vergisiz

Azmi Demirci - [email protected]
AKP iktidarının yaptığı vergi düzenlemeleriyle, yurttaşlardan KDV alınarak verilen bazı mal ve hizmetler, yabancılara KDV’siz olarak verilmektedir.
2017’de KDV Kanunu’nun 13’üncü maddesine eklenen (i) bendiyle: “Konut veya iş yeri olarak inşa edilen binaların ilk tesliminde uygulanmak ve bedeli döviz olarak Türkiye’ye getirilmek kaydıyla, …. çalışma veya oturma izni alarak altı aydan daha fazla yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler ile kanuni ve iş merkezi Türkiye’de olmayan ve bir iş yeri ya da daimi temsilci vasıtasıyla Türkiye’de kazanç elde etmeyen kurumlara yapılan konut veya iş yeri teslimleri…” vergiden istisna edilmiş; 2018’de aynı Kanun’un 13’üncü maddesine eklenen (l) bendiyle, “Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler tarafından, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere, münhasıran sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verilen koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri…” vergiden istisna tutulmuştur.
Bu düzenlemelere göre, yurt içinde yerleşik yurttaşlar konut veya işyeri alırken KDV ödeyecekler, yurt dışında yaşayan yurttaşlar ile yabancılar bu alımlarında KDV ödemeyeceklerdir. Benzer şekilde bütün yurttaşlar özel sağlık hizmetleri için KDV öderken yabancılar ödemeyecektir. Yasa gerekçelerinden, döviz getirisi sağlanması ve sağlık sektörü ile inşaat sektörünün desteklenmesi amacıyla getirildiği anlaşılan bu düzenlemeler, adil vergilendirme ve eşitlik ilkelerine aykırı bir yapı oluşturmakta ve bahse konu sektörlere kaynak aktarma amacı taşımaktadır.
ANAYASA’YA AYKIRILIKAnayasa’nın 10’uncu maddesine göre; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Yine Anayasa’nın 73’üncü maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür” düzenlemesi yapılmıştır.
Belirtilen düzenlemelere göre, aynı işlemi yapan ve aynı hukuki duruma sahip kişiler arasında, sadece mukimlik ve uyrukluk esas alınarak ayrım yapılması, Anayasa’ya aykırı olduğu gibi, vergilendirmede genellik ve eşitlik ilkelerine de aykırıdır. Ayrıca, genel tüketim vergisi olan KDV’de, vergi dışında tutulan konular, kişilerin hukuki durumlarını ve kimliklerini öne alan “muafiyetler” şeklinde değil, işlemleri esas alan “istisnalar” olarak yer almak durumundadır.
MÜTEKABİLİYETBelirtilen düzenlemelerle, herkes için geçerli olan özel sağlık hizmetleri ve taşınmaz satışlarında “KDV istisnası” değil; yabancıların ve yurt dışında çalışma ve oturma izni bulunan yurttaşların taşınmaz alımları ile sadece yabancılar için özel sağlık hizmetlerinde “KDV muafiyeti” yaratılmış ve bu şekilde, ülkede yerleşikler aleyhine eşitsizlik ve KDV’nin genel yapısına aykırılık oluşturulmuştur.
KDV Kanunu’nda yapılan bu düzenlemeler, herhangi bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasına dayanamadığı için, karşılıklılık (mütekabiliyet) içermemektedir. Yani, bir Belçikalı Türkiye’de KDV’siz özel sağlık hizmetinden yararlanırken, bir Türk Belçika’da KDV’siz özel sağlık hizmetinden yararlanamamaktadır. Aynı şekilde, bir Alman Türkiye’den KDV’siz konut alırken, bir Türk Almanya’dan KDV’siz konut alamamaktadır. Bu durumun en önemli sebebi, karşılıklılık içeren önleme anlaşmalarında sadece kazanç (gelir) üzerinden alınan vergilerin esas alınması ve bu vergiler için mükerrer vergilendirmenin önlenmesinin amaçlanmasıdır. KDV belirtilen anlaşmaların konusuna girmediğinden, yazımıza konu edilen KDV istisnaları karşılıklılık özelliği taşımamaktadır.
İHRACAT DEĞİLKDV Kanunu’nda ihracatı teşvik etmek amacıyla, “ihracat istisnası” başlığıyla, mal ve hizmet ihracatı, tam istisna kapsamına alınmıştır. Yani, yapılan ihracatlar KDV’ye tabi tutulmayacağı gibi, ihracatın bünyesindeki KDV tutarları da indirim ve iadeye konu olacaktır.
Ancak, yazımıza konu istisna kapsamına alınan işlemler ihracat değildir. Zira, yurt dışında yerleşik yurttaşlara ve yabancılara satılan taşınmazlar ihracat olarak değerlendirilemeyeceği gibi; yabancılar verilen özel sağlık hizmetleri de, hizmetten Türkiye’de yararlanıldığı için “hizmet ihracı” olarak değerlendirilemeyecektir. Bu işlemlerin “ihracat istisnası” olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
KAYNAK AKTARIMIKDV Kanunu’nda yapılan bu düzenlemeler, döviz girişini sağlamak ve sağlık ve inşaat sektörünü desteklemek ve teşvik etmek gerekçesiyle yapılmış olsa da, belirtilen “istisnalar” her durumda fiyat indirimi yoluyla “teşvik” sağlamadığı gibi, yanlış kullanımlara da açık bir yapı oluşturmakta ve devletin almadığı KDV, çoğunlukla belirtilen sektör firmalarının kasasına girmektedir.
Yaşadığımız ve belgelendirebileceğimiz bir örnekten gidersek; bir yurttaşımız ve bir yabancı, aynı özel sağlık kuruluşundan 30 bin TL tutarında aynı sağlık hizmetini almıştır. Yurttaşımıza düzenlenen fatura 30 bin TL’ye ilave 3 bin TL’den 33 bin TL olarak, yabancıya düzenlenen fatura ise 33 bin TL (KDV’siz) olarak düzenlenmiştir. Bu durum, devletin almadığı 3 bin TL’lik KDV’nin, özel sağlık kuruluşunun kasasına girmesi anlamına gelmektedir.
Diğer yandan, söz konusu işlemler “tam istisna” kapsamında sayıldığından, hem KDV’ye tabi tutulmamakta, hem de bünyelerinde taşıdıkları KDV yükü indirim ve iadeye konu edilmektedir.
Yukarıdaki örnekten gidildiğinde, özel sağlık kuruluşu yabancıya verdiği hizmet nedeniyle devletin almadığı 3 bin TL KDV’yi aldığı gibi, 33 bin TL tutarındaki hizmet bedelinin bünyesinde yer alan (yüklenilen) KDV tutarını da indirim ve dolayısıyla iadeye konu edebilmektedir.
Ayrıca, konuyla ilgili uygulama tebliğinde bu işlemlerin kime ve nasıl yapıldığının belgelendirilmesi düzenlenmiş, ancak bu düzenlemelerde, belirtilen “istisnaların” kötüye kullanılmasını engelleyebilecek etkili yaptırımlara yer verilmemiştir.
BirGün



